19. yüzyılın başlarında kullanıldığı bilinen bambu işkencesi; öyle sadece bağlamak, vurmak, yakmak gibi işkence unsurlarını içermiyordu. Çok daha ince düşünülmüş, korkunç bir yöntemdi.
Bilinene göre Asya taraflarında kullanılan bambu işkencesi, o kadar vahşiydi ki kurbanın iç organları birkaç saat içinde parçalanabilirdi. Mideniz kaldıracaksa detaylarına inelim.
Bambular, tahmin edebileceğinizden çok daha hızlı büyürler.
Çocukken okulda fasulye filizlendirme deneyi yaptıysanız bilirsiniz. Güneşe bıraktığınızda yalnızca 1-2 saat içinde bile uzamış olduğunu görebiliyordunuz. İşte bambular da gözle görülebilecek seviyede hızlı büyüyorlar.
Hatta nicel bir veriyle söyleyecek olursak 24 saat içinde 91 cm’in üzerinde büyüme gösterebilir. “Peki bu büyümenin işkence tekniğiyle ne alakası var? Bambuyla sırtlarına falan mı vuruyorlar?” diyorsanız aklınızın sınırlarını zorlayacak korkunç yönteme geçelim…
Okurken canınızın yanacağı bambu işkencesi neydi tam olarak?
Bambu işkencesinde, işkence edilecek kişi ormana götürülürdü ve bir bambu filizine oturtulup bağlanırdı. Oturtmak derken… Bambu filizi anüsüne girecek şekilde. İlk birkaç saat ciddi acılara sebep olsa da ilerleyen saatleri çok daha korkunçlaşırdı çünkü bambunun sivri ucu iç kanamaya neden olurdu.
Kim kullanıyordu bu psikopatça yöntemi?
Günümüzde Tayland Krallığı olarak bilinen, eski adıyla Siyam, çeşitli işkence geçmişine sahip bir kültür. 19. yüzyılın başlarında Siyam askerleri, “Siyamların Kedah’ı işgali” olarak bilinen olayda bambu işkence yöntemini kullanmışlardı.
Yalnızca üstüne oturtarak değil, yüz üstü yatırılarak yapıldığına dair de söylentiler var.
Bambuyla yapılan bir diğer işkence yönteminde ise mağdur kişi, büyüyen bambu filizlerinin üzerine sırt üstü bağlanırdı. Keskinleşen filizler büyümeye başlardı ve kişinin sırtına saplanırdı. Yavaş yavaş ve çok acı verici bir şekilde bedeni delerek en sonunda diğer taraftan dışarı çıkardı.
Ayrıca bambu işkencesi yalnızca Siyamlar tarafından değil; Çin, Hindistan, Japonya gibi Doğu ve Güney Asya ülkelerinde de kullanılmıştı. Her ne kadar konuya dair yazılı kayıtlar olsa da bazıları bunun yalnızca uydurmadan ibaret olduğunu iddia ediyor. Japonların bu yöntemi II. Dünya Savaşı zamanı kullandığı da öne sürülüyor fakat buna dair bir kanıt yok.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: