TKP’nin ABB adayı Arikan, seçime adaylığını koyarken nasıl bir strateji izlediğini ve seçim sonrası Türkiye’de beklediği tabloları Cumhuriyet’e anlattı. Arikan, TKP’nin aday belirleme sürecinin “ilke, program ve değer savunarak bir görev üzerinden” olduğunu kaydederek “Aday olmamın nedeni Ankara’daki diğer adayların benzer dünya görüşünden isimler olması. TKP solun, emekçilerin değerlerini savunarak bir siyaset yapıyor. Bu değerlerin Ankara’da temsil edilmediği bir tablonun çok eksik olacağını biliyorduk” dedi. Adaylığına yönelik “oy bölme” tepkilerini eleştiren Arikan, “Oy nasıl bölünür meselesinde bir sadeleşmeye ihtiyaç var. Benzer dünya görüşünde, benzer değerleri savunan iki isim olsaydı oyların bölüneceğine yönelik bir tartışma yapılabilirdi belki. Bizim Ankara’daki diğer hiçbir adayı olan partinin programına benzer değerlerimiz ve programımız yok. Dolayısıyla bir değerin oyunu bölmüyoruz, kendi savunduğumuz değerin oylarını bir cephede toplamak istiyoruz. AKP iktidarının 22 yıllık pratiği yurttaşlarda ‘AKP dışında en güçlü isim kimse orada birleşelim’ gibi bir kaygı ve kanaat yarattı. Biz ise herkesin kendi inandığı değerlere ve programa oy vermesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
‘HALKIN DİRENCİNİ YÜKSELTECEK’
Geçtiğimiz dönem TKP’li Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Tunceli Belediyesi’ndeki faaliyetlerini anımsatan Arikan, “Türkiye’nin çeşitli noktalarında kazanma iddiasıyla girdiğimiz yerler var. Bunların detaylı örneğini listeleyemeyiz ama özel olarak medyada çok öne çıkan iki örneğini paylaşabilirim: Hatay’ın Defne ilçesi (Hizam Hasırcı) ile İstanbul’un Kadıköy (Fatih Mehmet Maçoğlu) ilçesi. Bunun dışında benzer iddiayı taşıdığımız farklı ilçe ve belde düzeyinde yerler var. TKP’nin komünist belediyecilik ilkelerini sergilediği belediyelerin halka umut taşıdığını biliyoruz. Ovacık’ın yarattığı çok pozitif bir algı vardı, bunun yayılması halkın enerjisini ve direncini de yükseltecektir. Bu yüzden önemsiyoruz” ifadelerini kullandı.
Seçim sloganlarının siyaset arenasına bir şekil vermek amacı da taşıdığını belirten Arikan, “Bu seçimde Ankara’da akılda kalan bir slogan yok. Partilerin sloganları bir siyasi iddia veya cepheleşme çağrısı taşımıyor. Bu anlamda bizim sloganlarımız bu yönüyle bu seçim döneminin en dikkat çekici sloganları. Çünkü giderek sıradanlaşan ve ne için söylendiği, neden pankartlara yazıldığı belli olmayan sloganlardan değil” dedi.
‘AĞIR YOKSULLAŞMA DALGASI’
Arikan, 1 Nisan’dan sonra Türkiye’yi dört yıllık seçimsiz bir dönemin beklediğinin altını çizerek “Türkiye’de önümüzdeki dönemde neyin geldiği düzenin ekonomistlerinin de çok sık şekilde söylediği ağır bir yoksullaşma dalgası geliyor. Zaten emekçiler bu durumun içerisinde, bunun daha da ağırlaşacağı bir yeni dönem açılacak. Ona hazırlanan bir patron sınıfı var. Bunun yanı sıra bu kadar ağır yoksullaşma tablosuna her ülkede eşlik etmesi beklenen, Türkiye’de zaten bir dozunda her zaman hissettiğimiz siyasi baskı atmosferi de var. Bu düzen cephesinden tarif edebileceğimiz bir tablo. Bizim cephemizdense bu halka dönük bir saldırı programı. Bu saldırı programına halkın cevap ürettiği mekanizmaları yaratmak, örgütlülükleri güçlendirmek işin negatif tarafıyla değil de kavgayı ve mücadeleyi işaret eden tarafını önemsiyoruz. Aynı zamanda da Türkiye’de emekçilerin halk olma reflekslerinin güçleneceğini umduğumuz yeni bir mücadele dönemi olarak tarif ediyoruz. Seçim sandığının aradan çıktığı bir tablonun bunu da güçlendirebileceğini düşünüyoruz” dedi.